Çalışan bir kadın olarak diyebilirim ki; en çok "ev"imin özlemini çekiyorum...Evet aynen öyle..."Evime hasret gidicem bu dünyadan" diye düşünerekten olayı o derece dramatize ediyorum ki kendime, neredeyse oturup ağlayacağım halime...Bütün gün, gün sonunu hayal ediyorum...En büyük hedefim evime gelmek (ve tabi ki ayaklarımı uzatabilmek). Hele hele yıl gibi geçen Pazartesiler yok mu? Sanki yaşlanıyorum, her Pazartesi bir-iki yaş birden atlıyorum...
Eve gelince de suyu sıkılmış portakal gibi hissediyorum...Pili bitmiş/zaten günü de bitirmiş (bir de kışın gündüzleri kaçırmak yok mu, ellerimden mevsimler uçuyor da müdahele edemiyorum sanki) bir halde eve ulaştığımda çuval gibi atılmışım sanıyorum...Evde bekleyen bi ton iş, ama derman yok vücutta...Kafa olmuş bir kazan...En çok huzur bulman gereken yerde oflaya/puflaya iş yapmak canımı sıkıyor. Bütün gün başkalarının işi hallolsun diye kendini helak eden insan evladının "kendi " için takati kalmıyor ya ona yanıyorum işte ben...
Nerden çıktı diyorum bu kadınların kariyer meselesi...? Hani yuvayı dişi kuş yapardı? Bütün gün dışarlarda ekmek parası kazanan dişi kuşun hali mi kalıyor kendine/eşine/evine/yavrusuna? (henüz bir çocuğum yok bu arada ama çalışan annelerle empati kuruyorum işte:) Artık bir emeklilik hayali dahi kuramayan zavallı bizler neyle motive olalım da işten keyif alalım? 2044 yılında emekli oluyorum internetten yaptığım hesaba göre...Eşittir 64 yaş....O zamana kim öle kim kala?
Özetle hedef EV HANIMLIĞI...En büyük hayalim...Bütün bir ömür gündüzleri kaçırarak geçmez...
Not: Bayanlar lütfen bana kızmayın...Kendimi öylesine tükenmiş hissediyorum ki; çalışma hayatından dehşet soğudum...Yaktım bütün hedeflerimi...Artık tek hayalim var...Evet, bildiniz EV HANIMLIĞI!!!