En son okuduğum "Kariyer ve Varoluş" adlı bu kitap bana göre temelde, "çalışma" kavramının insana olan etkilerine felsefi bir yaklaşım. Çok fazla şey söylemeden önce şu paylaşımı yapmalıyım diyorum. Zira arka kapaktaki şu paragraf kitabı tanımak için epey manidar:
"Yaşamının sonuna kadar sıkıntısız yaşayabilecek kadar paran olsaydı, şu anda yapmakta olduğun işi yapar mıydın?" sorusunu iş dünyasında pek çok insana sordum. "Evet" diyenlerin sayısı -yanlış tahmin etmediniz- iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar az. Dolayısıyla bu kitap, mutlu çalışma veya çalışmayı mutlu kılabilecek temel edimler, ilkeler, varoluşlar konusunda çözüm arayışları olanlara yardımcı olabilir diye düşünüyorum."
Kitabı, Nisan ayında bu yılki kitap fuarından aldım. Aldığım sıralarda henüz memurluktan istifa edeli (konuyla ilgili yazdığım post için merak eden arkadaşlar, tıklayabilirisiniz) bir buçuk ay filan olmuştu. Haliyle böyle bir kitabın beni mıknatıs gibi çekmesi çok da şaşırtıcı bir durum değil yani, ne dersiniz?
Bilmem hiç yaşadınız mı ama; (tahmin ediyorum ki kitap-sever blogcanlarım bu duygu size tanıdıktır) sanki sizin için size özel olarak yazılmış olduğunu hissettiren kitaplar vardır. İşte benim, bu kitap için hissettiğim tam olarak buydu. Benim için yazılmış bir eser öylece sahibini (yani beni:) bekliyordu. Daha "kitap eki"ndeki tanıtımını okuduğum andan itibaren seveceğimi anladığım, Kariyer ve Varoluş'a kavuştuğumda ise, bu yılki İzmir Kitap Fuarı benim için misyonunu tamamlamıştı:) Zira kendime söz vermiştim. Elimde okunmayı bekleyen çok sayıda kitabım vardı. Simgesel olarak sadece "bir" tane almama izin vermiştim. Elimde sıraya koyduğum diğer kitaplarım biter bitmez de hemen okumaya başladım. Tabi ki sıradaki birkaçının önüne de geçirdim.
Bitireli yaklaşık üç hafta oluyor aslında. Ama ben daha önceleri de sık sık söylediğim üzere beğendiğim herhangi bir şeyi anlatmakta zorlanıyorum daima. Beğenmeyince eksiklerini tık tık sıralıyoruz olup bitiyor da beğenince daha bi zor sanki o eser hakkında yazmak. Ama başka şeylerde de bu böyle sanki. İnsanoğlu eleştirmek için oklarını kalkan etmiş hazırda bekliyor gibi. Ne acımasız! İnsan ilişkileri üzerinden bakarsak örneğin konuya, birbirimizin de hep kötü yönlerini görmeye meyyal değil miyiz? Onyüzbin tane iyi huyu olan bir kişinin bir tanecik falsosunu yakaladığımız anda acımasızca eleştirmekten geri kalmıyoruz. (Konuyu da fazla bi dağıttım ya, derhal şahane kitabımıza dönelim biz :)
İşte sevgili kitap-severler Taslaklarımda epeydir bekleyen bu postuma ara ara dokunsam da bi türlü yayınlama kıvamına gelmiyordu bana göre. Ancak artık bugün son dokunuşlarımı yapıp postu da paylaşmak konusunda oldukça kararlıyım bilesiniz :)
Kitabın dayanağını oluşturan Varoluşçuluk felsefesi üzerinden yürüyen yazar Daniş Navaro, tabi ki; Varoluşçuluğa katkıda bulunan başlıca filozoflar olan Schopenhauer, Kierkegaard, Nietzsche, Bergson, Heidegger, Sartre, Camus vb. diğer düşünürlerden fazlasıyla yararlanmış. Bugüne kadar ufak tefek şeyler bildiğim bu felsefi düşünceden bu kitapta fazlaca bulmak benim inanılmaz ufkumu açtı. En yakın zamanda da yukarıda saydığım düşünürlerden hiç eserlerini okumamış olduklarımdan okuma hedefi koydum kendime. Okumuş olduklarımı ise (Nietzsche, Sartre, Camus gibi) daha yakından tanıma, birkaç eserini daha okuma sözü verdim kendime.
Yazarın sıkça başvurduğu alıntıları göz önüne aldığımda, (naçizane) kitabın aynı zamanda sağlam bir "araştırma" türü sayılabileceği izlenimindeyim. Beğendiğim bir alıntısını ben de alıntılamak istiyorum müsaadenizle:
Benim için aldığım her kitap çok değerlidir sahiden de. Yazılmış, emek verilmiş diğerleri gibi... Ancak bu, "başucu kitabı" ünvanını alanlar arasında benim kütüphanemde.
Kitap dolu günler herkeslere...
Bilmem hiç yaşadınız mı ama; (tahmin ediyorum ki kitap-sever blogcanlarım bu duygu size tanıdıktır) sanki sizin için size özel olarak yazılmış olduğunu hissettiren kitaplar vardır. İşte benim, bu kitap için hissettiğim tam olarak buydu. Benim için yazılmış bir eser öylece sahibini (yani beni:) bekliyordu. Daha "kitap eki"ndeki tanıtımını okuduğum andan itibaren seveceğimi anladığım, Kariyer ve Varoluş'a kavuştuğumda ise, bu yılki İzmir Kitap Fuarı benim için misyonunu tamamlamıştı:) Zira kendime söz vermiştim. Elimde okunmayı bekleyen çok sayıda kitabım vardı. Simgesel olarak sadece "bir" tane almama izin vermiştim. Elimde sıraya koyduğum diğer kitaplarım biter bitmez de hemen okumaya başladım. Tabi ki sıradaki birkaçının önüne de geçirdim.
Bitireli yaklaşık üç hafta oluyor aslında. Ama ben daha önceleri de sık sık söylediğim üzere beğendiğim herhangi bir şeyi anlatmakta zorlanıyorum daima. Beğenmeyince eksiklerini tık tık sıralıyoruz olup bitiyor da beğenince daha bi zor sanki o eser hakkında yazmak. Ama başka şeylerde de bu böyle sanki. İnsanoğlu eleştirmek için oklarını kalkan etmiş hazırda bekliyor gibi. Ne acımasız! İnsan ilişkileri üzerinden bakarsak örneğin konuya, birbirimizin de hep kötü yönlerini görmeye meyyal değil miyiz? Onyüzbin tane iyi huyu olan bir kişinin bir tanecik falsosunu yakaladığımız anda acımasızca eleştirmekten geri kalmıyoruz. (Konuyu da fazla bi dağıttım ya, derhal şahane kitabımıza dönelim biz :)
İşte sevgili kitap-severler Taslaklarımda epeydir bekleyen bu postuma ara ara dokunsam da bi türlü yayınlama kıvamına gelmiyordu bana göre. Ancak artık bugün son dokunuşlarımı yapıp postu da paylaşmak konusunda oldukça kararlıyım bilesiniz :)
Kitabın dayanağını oluşturan Varoluşçuluk felsefesi üzerinden yürüyen yazar Daniş Navaro, tabi ki; Varoluşçuluğa katkıda bulunan başlıca filozoflar olan Schopenhauer, Kierkegaard, Nietzsche, Bergson, Heidegger, Sartre, Camus vb. diğer düşünürlerden fazlasıyla yararlanmış. Bugüne kadar ufak tefek şeyler bildiğim bu felsefi düşünceden bu kitapta fazlaca bulmak benim inanılmaz ufkumu açtı. En yakın zamanda da yukarıda saydığım düşünürlerden hiç eserlerini okumamış olduklarımdan okuma hedefi koydum kendime. Okumuş olduklarımı ise (Nietzsche, Sartre, Camus gibi) daha yakından tanıma, birkaç eserini daha okuma sözü verdim kendime.
Yazarın sıkça başvurduğu alıntıları göz önüne aldığımda, (naçizane) kitabın aynı zamanda sağlam bir "araştırma" türü sayılabileceği izlenimindeyim. Beğendiğim bir alıntısını ben de alıntılamak istiyorum müsaadenizle:
"Bertrand Russell, Aylaklığa Övgü isimli kitabında, çalıştığımız çalışma düzenini yine benzer bir bakışla, emekten yana olan tavrıyla yoğun bir şekilde eleştirmiştir.
(...) modern dünyada ÇALIŞMANIN erdem olduğuna inanma yüzünden çok büyük zararlar doğmaktadır ve mutluluğa giden yol, refaha giden yol, çalışmanın örgütlü bir düzen içinde azaltılmasından geçer. (...)" (Sf. 119)
Benim için aldığım her kitap çok değerlidir sahiden de. Yazılmış, emek verilmiş diğerleri gibi... Ancak bu, "başucu kitabı" ünvanını alanlar arasında benim kütüphanemde.
Kitap dolu günler herkeslere...
sevgili zeze,
YanıtlaSilsenden duydum kitabı. epey iyi gibi duruyor, ben de okumak isterim.
haklısın olumsuz konuşmak ve herhangi bir şeyi yermek ne kadar da kolay..
kitap iyiden öte bence. ayrıca senin de hoşlanacağın kanısındayım. bilgilerine.
Sildi mi ya, olumsuz anlamda eleştirmek ne de kolayken olumlu eleştiride bulunmak zorluyor insanı. ben bu durumu kendimden yola çıkarak saptadım. bloğumda kitaplar, filmler nadiren de olsa oyun vs. hakkında paylaşımlarda bulunduğumda. insan denen varlık acımasız vesselam :(
sevgiler...
amaaaa pazar günkü yazıma baksan yaaaa lütfeeen :)
YanıtlaSilödülün için çok teşekkürler. iyki de buradan haber verdin. okumayıp da ödül aldığımı bilmesem üzücü olurdu. güzel bir sürpriz oldu bugün bana. teşekkürler tekrar :))
Sil:)))
SilKİTAP NASIL BİLMİYORUM AMA ANLATIMIN VE YORUMLARIN HARİKA ARKADAŞIM
YanıtlaSilsevgili Nihal Baysal Koçer, çok çok teşekkürler değerli yorumun için...
Silselam! ben de çalışmaya karşıyım ama çalışmadan bu kitabı nasıl alır okurum bilemiyorum. saygılar.
YanıtlaSilsevgili Pan, kitap tamamiyle "Çalışma"ya karşı bir bakış sergilemiyor. biraz sistem eleştirisi, biraz bireysel algılarımıza felsefik bir bakış. temelde ise insanın "varoluş"sal anlamda sisteme nasıl entegre olacağının derdinde.
Silsevgiler...