Vizyona girdiği haftalar dikkatimi çeken "Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku" yu birkaç gün önce izleme şansı yakaladım. Bu filmle Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde "En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü"nü alan yönetmen Çiğdem Vitrinel'in, ne tesadüftür ki ilk filmi olduğunu henüz öğrendiğim "Geriye Kalan" adlı filmini de çok yakın bir zaman önce izlemiştim. Bu yazımda her ikisine de değinmek gerekiyor bu durumda değil mi?
Bir çoklarımıza bir kerede öğrenilmesi zor gelecek kadar uzun bir isme sahip olan filmimiz, aslında ismi kadar uzun olmayan bir romandan esinlenmiş. İçe dönük bir karakter olduğu izlenimi veren Arif, 40'lı yaşlarında, şu sıralar bitirmeye çalıştığı romanı üzerine ve aynı zamanda fiili hayattaki ilişkiler(i) üzerine de kafa yoran kentli bir adamdır. Kafasında da romanında da bir ideal kadın hayalinin peşindedir. Ve hayat bir gün -beklenildiği üzere- o sürprizi yapar veeee Müzeyyen'i çıkarır karşısına. Gizemli, güzel, güçlü, büyülü bir kadındır Müzeyyen.
Erdal Beşikçioğlu görmeye alıştığımız maço-aşıktan romantik ve içe dönük bir aşık adama sağlam ve inandırıcı bir geçiş yapmış hakikaten. Müzeyyen kadar sağlam bir kadın için de Sezin Akbaşoğulları tam isabet olmuş. Yan karakterler Ege Aydan, Derya Alabora ve Hare Sürel var bir de. Hare Sürel'in hikayesine dair hiç ipucu vermeyen senaryoda, zaten her rolün hakkını verdiğini düşündüğüm oyuncu Derya Alabora yine çok iyi. Kitapları iyi satan romancı Burak'ı oynayan Ege Aydan'ı ise çok sevmedim ben bu filmde niyeyse. Rolü çok giydiremedim aslında çok sevdiğim bu oyuncuya. Hele ki Arif ve Burak arasında tuvalette (lavabo mu demeliyim :) geçen o diyalog nasıl desem doğal değil fazla ezber geldi bana.
Film kendine has ahengi içinde yine son derece özgün detaylar barındırsa da bu genel ahenge uymayan kareler var bir de. Evet, Arif'in kahvede yurdum insanı ile kurduğu o diyalogları diyorum. Sanki filmin fazla melankolik ve ağır kaçabilecek atmosferine biraz espri biraz hafiflik katmak için özellikle eklenmiş olduğunu düşündürttü bana (benim naçizane fikrim).
Son olarak, yeni bir şey demeyen işbu film "kavuşamazsın aşk olur" ya da "kavuşamayacaklar ki roman olsun" repliğini tekrar etse de, oyunculukların başarısı, müzikleri ve kendine özgü ritminden ötürü izlenilesi!!!
"Geriye Kalan" vardı bir de ama ben gene sıkıldım. Bi dahaki posta inşallah.
Sevgiler...
itiraf etmeliyim filmi izlememin en önemli nedenlerinden biri ismi ve başrol oyuncuları. çok büyük beklentilerle gitmemiş olmama rağmen yine de beni biraz hayal kırıklığına uğrattığını söylemek zorundayım. ege aydan'a ben de karakteri pek oturtamadım, arif ve müzeyyen tek başlarına gayet iyi karakterler, bir arada da gayet iyiler ama tanımlayamadığım bir eksiklik var gibi filmde.
YanıtlaSilaynen, ikisi bir arada harikalar gerisi teferruat kalmış gibi...
Silsevgiler...