26 Haziran 2012 Salı

Krem Alma Hastalığına mı Yakalandım Allah'ım?

Sevgili bayanlar özellikle size sesleniyorum. Bu konuda "normal" bi davranış mı sergiliyorum yoksa doktorluk boyuta mı geldim? Kendi halimden rahatsız olma durumu söz konusu çünkü. Efendim, olay şudur, şöyle anlatmaya çalışiyim:

Farkettim ki aslında umut edilen sonuca ulaşamasam da (bunu bilmeyecek kadar salak olmadığımı da bilsem de) kendimi durduramadığım bir "krem alma" eğilimim var. İsterseniz durumu daha anlaşılır kılmak için elimdeki ürünleri sizlerle paylaşiyim:


El Kremi: Özellikle kışın kuruyan cilde karşı iyi bir koruma sağlar ancak aşırı yoğun bir kıvamı olmasa keşke.












Vücut İçin Nemlendirici: Banyo sonrası kaybedilen nemin kazanılması ve vücudun kurumasına  karşı kullanılabilecek kendi halinde bir losyon.










Ayak bakım kremi: Ayaklar için günlük bakım kremi. Sürmeyeyim de hatır hutur topuklarım mı olsun?

           











Anti-perspirant ayak kremi: Çam ağacı özleri içeren krem ayak terlemesini önlemeye yardımcı oluyo(muş).


Ultra Nemlendirici Vücut Losyonu: Yani ultra işte :)



(Bodytone Reveal) Vücut Tonunu Yenileyici Krem: Bu kremi almaktaki amacım epilasyon sonrası bacaklarda oluşan kıl dönmelerini (biraz da benim onlarla uğraşmam sonucu oluşan) ve kırmızı benekli görüntüyü gidermekti. Eczacının gazına gelmiş olmam da önemli bir etken tabi. Kendisine bu konuda bir ürün var mı diye danıştığımda kremi öyle bir mucize olarak sundu ki, güya (özellikle bikini bölgesinde sir sonrası oluşan morluklardan tutun da) tüm bölgelerde güvenle kullanabileceğim bir krem olduğunu anlatıp benim tam da aradığım ürün olduğu algısını oluşturmayı başararaktan fiyatına bile çok da aldırış etmeden 6 taksitle almış olduğum (bugüne kadar en kazık) ilk (ve tek olacak umarım) bakım ürünü olarak benim literatürüme girmiştir.



Masaj başlıklı selülit kremi: Bu ve benzerleri her sene havaların ısınmasıyla farkına varılan portakal kabuğu görüntüsünden kurtulma hayali ile alınan (ve bi işe de yaramayan) ürünlerden biridir.








Selülit Kremi: Yukarıdakinin biteceğine yakın hazır indirime de girmişken bi de bunu deniyim belki bi işe yarar hayali ile alınmıştır.










Yatıştırıcı Vücut Losyonu: Yine epilasyon sonrası kullanılan -sözümona- düzenli kullanıldığında tüy azaltıcı da etki gösteren losyon.
oriflame silk beauty ingrown hair eliminating gel 





Batık Önleyici Jel: Yukarıdaki ürün ile aynı familyadan kardeş krem. Epilasyon sonrası kullanımda batık oluşumunu engelleyecek(miş).




Pişik Önleyici Krem: İzlediğim bloglardan birinde çok methedildiğinden merakla alınmış bir ürün.






Güneşsiz Bronzlaştırıcı Losyon: Burada güneşin zararlı ışınlarına maruz kalmadan bronzlaşmak hayali kurulur.


  


Güneşsiz Bronzlaştırıcı Sprey: Yukarıdaki ürünle aynı amaca hizmet eder, ama bu spreydir.






Vazelin: Her eve en az bir vazelin illa ki di mi?






Çok Amaçlı Balm: Dudak-dirsek-topuklardaki sertlikleri gideren kutusunun minikliğine dayanamayarak alınan bir kremcik.









Çok Amaçlı Kiraz Aromalı Balm: Bu da yukarıdakiyle kardeştir ve aynı amaca hizmet eder fakat kendisi kiraz aromalı olduğundan daha şirin görünür göze:)








Bacak Masaj Kremi: Kılcal damar çatlamalarına karşı (eczacıya danışarak) alınmış en son kremim. Etkili olması için en az üç kutu kullanılacak(mış).






Bööle işteee! Fonksiyonel olanlar bunlar. Bunun haricinde hemen her çantamda ve işyerinde çekmecemde bulunan çanta boyu sıradan nemlendirici kremlerimi yazmayacağım. Zira her kadın yapar bunu diye düşünüyorum. Şöyle de bi hatırlatma yapmak isterim. Bunlar kısa süreli bir birikim aslında yani birkaç haftada çıldırıp bi anda alınmadılar. (Yani demek istemekteyim ki henüz o derece çıldırmadım, savunma mekanizması da devreye girmiş olabilir burada:) Genellikle bir hayal ile alınıp yaşanan hayal kırıklığı sonrası saldırı durumu gibi. Ay ne biliyim konuyu uzmana aksettirmek gerek mi sizler ne düşünmektesiniz? Please help me:)

Sevgiler...Nokta.

21 Haziran 2012 Perşembe

Deney (Das Experiment)

Deney

Ne zamandır izlemeyi planladığım bir filmdi. Geçen akşam keyifle izlediğim bu filmi bazı eksiklerine rağmen beğendiğimi söyleyebilirim. 

Hapishane koşullarındaki davranışları incelenmek üzere, yirmi kişi kazanacakları para uğruna bu deneyi kabul ederler. İktidarı ele geçiren insanoğlunun bunu kullanış biçimine vurgu yapan filmde herşey bir oyun olarak başlasa da olayların kontrolden çıkmasıyla hafif bir gerilim başlar. "Hafif" diyorum çünkü; "tür" olarak "gerilim" diye adlandırılmasına rağmen gerilimin dozunu çok yüksek bulmadım ben. Konu itibariyle bu doz daha yüksek olabilirdi bence. Buna karşılık "şiddet" unsuru ölçülü ve gerçekçi. Sevdiğim oyuncu  Moritz Bleibtreu yine iyi bir oyunculuk çıkarmış. Ancak filmde kahramanın karşısına çıkan kadınla yaşadığı duygusallık havada kalmış, tam yerini bulamamış gibi.

İyi seyirler...

13 Haziran 2012 Çarşamba

"Mutluluk" Postu

"Mutluluğun resmini çizemem belki amma, postunu yazabilirim azizim..." diye başlıyor Kuulumsu Kadın ve şöyle bitiriyor: "O zaman her kim ki bu yazıyı okur yorum yazarsa mim üzerine yapışsın, o mimi yapmak zorunda kalsın. Amin." (http://blueberryintense.blogspot.com/2012/05/bir-agaoglu-mim-yazs-olarak-ben-yaptm.html) Öylesine keyifli bir post olmuş ki okuyunca yorum bırakmadan geçemedim. (Yani bile-isteye mimlendim.)

Samimi söylüyorum o keyifli yazıyı okuduktan sonra ben ne yazabilirim ki amaaaa diye düşündüm önce uzun uzun...


İlk aklıma gelenleri yazarsam, fazlaca düşünmeden yani, sanki daha bi dürüst davranıyomuşum  gibi geliyo...Gene öyle yapayım diyorum ve başlıyorum: 



Foto:sinepil.org






Ayrı şehirde yaşayan kardeşimle görüştüğüm zamanlar...İki yıldır farklı şehirlerde yaşıyoruz ve en sık görüşme aralığımız en iyi ihtimalle "ayda bir" olabiliyor. O görüşme günleri zaman dursun istiyorum.



alinteri.org






Cuma günleri mesainin bitmesine kalan son "beş dakika"dan daha güzel bir "beş dakika" daha olamaz ne dersiniz?






Karpuz
(Foto:kadin.ca )




Çoğunuza tuhaf gelecek belki ama yaz mevsimleri benim için kabus gibidir. O derece ki oniki ay kış yaşasam bile olur. Bu mevsimi çekilir kılan iki şeyse beni çok mutlu eder.

uturistika.org

       








                                           ve         Dondurma








Bunun dışında başka nelere mutlu olurum ben?


Keyifli bir film, elimden düşüremediğim bir kitap, çok sevdiğim bir şarkı...


Kapıyı açtığımda çiçeklerle bekleyen eşimi görmek. 














Tam aklımdan geçtiği anda aklımdan geçen  dost tarafından çalan telefon sonrasında o dostla kararlaştırıldığı gün içilen bol köpüklü Türk Kahvesi. Hele bir de üzerine dinlenen güzel havadisler müjdeleyen bir fal...




Foto:devinimm.blogcu.com





Deniz olmayan yerde denizin kokusunu bile arıyor insan...Uzun uzun dalgaların sesinden güzel bir terapi olabilir mi?







Ve sevgili bloggerlar sizleri okumak son derece eğlenceli benim için  ve de güzel yorumlarınızı almak...


Son olarak benden bu kadar diyorum, aklıma ilk gelenler bunlar(mış).


Not: Kuulumsu Kadın gecikme için özür...Sevgiler...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...