23 Şubat 2015 Pazartesi

Biraz Sanat İyi Gelir Miydi?

Geçtiğimiz haftayı ülkece moral bozukluğu ile kapattık. Pek çoğumuz sesimizi duyurmak istedik elimizdeki kanallar aracılığıyla. Sokaklara çıkıp haykırdık falan... Yazık ki elden çok şey gelmiyor, gidenleri geri getirmiyor. Üzülsek de yıpransak da nafile. Böyle zamanlarda söylenen bi laf var ya hani "Hayat devam ediyor". Ne gıcık di mi? Öööyle kaldığı yerden, sanki hiiiiiç bir şey olmamış gibi...

Ben de istedim ki bunca çirkin olayların olduğu bu karanlıklar ülkesinde güzel birkaç şey bulayım. Belki umut dolar içime dedim, güzel şeyler düşünür daha da ileri gider hayal bile kurarım dedim. Daha doğrusu öyle istedim.

Bu yüzden de bana iyi gelecek bir dostla kahve içmekti niyetim. Ama onun bize daha da iyi geleceğini düşündüğü bir önerisi vardı. 8 Şubat'ta "Türkiye'nin en büyük sanat galerisi" ünvanı ile açılmış olan Folkart Galeri'de sergilenen "Ellerin Büyüsü" adlı sergi... Hiç havamda olmasam da bu harika teklifi geri çeviremedim doğrusu. 

Türkiye'de ilk defa sergilenen olan "Ellerin Büyüsü" adlı koleksiyonda Pablo Picasso, Auguste Rodin, Salvador Dali, Eugène Delacroix, Le Corbusier, Man Ray, Joseph Beuys, Georg Baselitz gibi dünya sanatına yön veren efsane sanatçılar ile Türk sanat tarihine önemli katkıları olan başta Abidin Dino, Bedri Rahmi Eyüboğlu ve İbrahim Balaban olmak üzere birçok ünlü Türk sanatçının eserleri de yer alıyor.

Sergideki favori tablom: Oleg Dergatchov


Serginin isminin ne anlama geldiğini merak edince şu bilgilere ulaştım. Sizlerle de paylaşmak isterim. 
"(...) Ellerin Büyüsü adlı koleksiyonun sahibi Prof.Dr. Hans Zilch, aslen Almanya Goslarlı olduğunu söyledi. Türkiye’ye gelme nedenini ve koleksiyonu nasıl bir araya getirdiğini açıklayan Zilch, sözlerini şöyle sürdürdü: '2011 yılı, Türklerin Almanya’ya gelişinin 50’nci yıldönümü vesilesiyle Goslar’da açılan bir sergiye katılan İbrahim Bey sergiyi çok beğendi ve Türkiye’ye getirmek istedi biz de kabul ettik. Eskiden el cerrahıydım şimdi emekli olunca meslek icabı el ile ilgili eserleri biriktirdim. Elin cazibesi beni çok etkiledi ve böyle bir koleksiyon oluşturdum. Ellerin Büyüsü’nü bir araya getirmem 30 yılımı aldı. Elin oluşması gelişmesi ile büyük beyinin oluşması gelişmesi çok paralellik gösteriyor ve insanın kişiliğini de belirlemekte çok önemli iki organ beni çok etkiledi buradan çıkarak ‘Ellerin Büyüsü’ meydana geldi. İlk, Berlin Üniversitesi’nde hocalık yaparken resimleri biriktirmeye başladım. İlk önce kartpostallar şeklinde takvim yaprakları şeklinde elle ilgili resimleri topladım ama sonra da Picasso’lara dönüştürdüm.'" 
(Yazının tamamı:  http://www.milliyet.com.tr/turkiye-nin-en-buyuk-sanat-galerisi-izmir-yerelhaber-610600/)

Selçuk Demirel'in eseri de muhteşem
Bu da sergideki favori heykelim: Filinta Önal




Ellerin Büyüsü, 15 Mart tarihine kadar Folkart Galeri'de siz İzmirli sanatseverleri bekliyor. Koleksiyon daha sonra yine Folkart sponsorluğunda Ankara ve İstanbul'da sergilenecek imiş.


İstanbul'daki sanatsal hareketliliği oldum olası kıskanan bir İzmirli olarak sergiyi çok beğendiğimi söylemeliyim. 



Bazılarının hikayelerini az çok bilsem de -sergide çok fazla sanatçının eserlerine yer verilmiş- içlerinde isimlerini ilk kez duyduklarım da dahil şöyle bir hayatlarını okuduğumda hemen hepsi için geçerli ortak bir nokta keşfettim ki o da şudur: Hepsi öyle çok kimlikli insanlar ki hayran olamamak elde değil. Yani birçoğu birden fazla sanatla yoğurulmuş. Aynı anda ressam, heykeltıraş, mimar, fotoğrafçı, yönetmen, karikatürist, tasarımcı, edebiyatçı... Sanatın tadını aldılar mı tek bir mecra hiçbirine yetmemiş sanki. Ne güzel :)

Yazıma son vermeden dün akşam izlediğim Leyla'nın Evi adlı oyundan da bahsetmeden geçemeyeceğim. Daha öncelerde izlemeyi çok istesem de nasip bu sezonaymış. Çok fazla kitabını okumuş olduğum Zülfü Livaneli'nin romanından uyarlanan oyunu merak ettiğime değdi doğrusu. Tesadüf ki bu romanını okumamış olmam da bir avantaj diye düşünüyorum. Her okuyucu okurken kafasında izler de aynı zamanda o eseri. Dolayısıyla uyarlama oyun/filmler bazen hayalkırıklığı yaratabilir ya izleyicide. İşte o risk olmadan izlemek iyi oluyor kanımca. 

Kuşaklar arası ilişkiler temelinde işlenen oyunda inanın çok daha fazlası var. Yer yer güldüren, taşlayan, içimize dokunan, duygulandıran, gözleri dolduran anlar... Şahsi fikrim, süre biraz daha kısa tutulsa tam da böyle tadı damakta kalan leziz bi iş olurmuş. Böyle de çok başarılı olmuş ama :)


leyla'nın evi oyunu 2015 ile ilgili görsel sonucu


Oyunu izleyen herkes gibi ben de "Ayça Varlıer"i çok çok çok ama çok beğendiğimi söyleyeceğim illa ki. Ve tabi ki sevgili "Celile Toyon" a saygılarımı yollayacağım. Ve ayrıca diğer oyunculara. 

Ve dipnot:

"Roxy rolündeki başarısıyla adından söz ettiren, sesi ve fiziğiyle kitleleri büyüleyen, Vasfi Rıza Zobu Ödülü, 2011 Afife Jale Ödülleri (müzikal dalında) ve Sadri Alışık Ödülü Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu seçilen Ayça Varlıer'in ardından, Celile Toyon, oyundaki Leyla karakteri ve Çınar Ağacı filmindeki rolüyle Küçükçekmece Belediyesi tarafından yılın örnek annesi ve kadın oyuncusu seçildi."


Son söz... Biraz sanat iyi geldi.

Sevgiler...



15 Şubat 2015 Pazar

"Kadın" Olmak!

Korkunç detaylar ortaya çıkıyor


Evet öfkeden patlayacak haldeyiz!

Evet içimiz alev alev yanıyor, kavruluyor!

Gencecik bir kızın sadece "kadın" olduğu için vahşet içinde son bulan hikayesini izlerken sormak gerekmez mi?

  • "İzleyici" olmaktan öteye gidemedik diye olmasın bu ve benzeri vahşet dolu kadın cinayetleri
  • Karanlık zihniyete sahip toplum besleyip büyütüyor olmasın bu sapkın (hayvan bile olamayacak) yaratıkları
  • "Verilen cezalar caydırmıyor demek ki bu azgınları" diye dönüp baksak mı hukuki düzenlemelere
Nasıl bir ceza alsalar da gencecik bir hayatın bedeli olamaz. Ama yine de yakınlarının biraz olsun acısına merhem olacak bir adalet diliyorum. Niyeyse hiç umudum yok :(

Çünkü bu hikayenin adı "İnsan bile olmanın zor olduğu ülkemde "kadın" olmak!"











2 Şubat 2015 Pazartesi

Kardeş Blog Yaptım

Sevgili blogger dostlarım merhaba...

Bugün itibariyle bloğuma kardeş yaptım ;))

Ve şu anda tıpkı bu bloğumu ilk açtığım zamanlar kadar heyecanlı ve kıpır kıpırım. Sizler de bloglarınızı ilk oluşturduğunuz o acemi, telaşlı, heyecanlı günlerinizi hatırlarsanız en çok ihtiyacım olan şeyin yeni izleyiciler olduğunu tahmin eder ve beni en iyi sizler anlarsınız:) Bu konuda ilgi ve desteklerinizi bekliyorum.

Beni kırmayıp merak edenler buyursun :)

Şimdiden hepinize teşekkürler...

Sevgiler...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...