(Öncelikle bu postun, sevgili ezgi'nin bloğunda okuduğum şu paylaşımının ardından aklımdaki soruların ifade bulmuş hali olduğunu belirtmek isterim!)
Feminist bakışım ve iktidarı samimi bulmayışım, bu konuda beni iki fikir arasında götürüp getiriyor yıllardır. "Aynı dünya görüşündeki kadın ile erkeğe aynı koşulların sunulmadığı" fikrinden hareketle (feminist yanım), "başörtüsü"nün serbestliğinden yana olmak isterken, iktidarı samimi bulmadığımdan (ve yıllardır bilinçaltımıza kazınan "eyvah, laiklik elden gidiyor" korkusundan belki de) uzağında buluveriyorum kendimi bu fikrin. Başörtüsüz bir kadın olarak, başörtülü hemcinslerimin zaferi! için sevinmek istiyorum ama olmuyor. Çünkü korkuyorum. Artık başörtüsüz olmayacağından kirlenmiş de hissetmeyeceğini söyleyebilen vekillerimizin ne derece şeffaf olduklarından kuşkuluyum illa ki.
Kamuda başörtüsü serbestliği, zaten şüpheli durduğumuz "liyakat" kavramının uygulanırlığını sorgulatmıyor mu sizlere de?
Kariyer basamaklarını çıkarken, başörtülü olanların yolları açıkken başörtüsüz kadınların önü daha mı engellerle dolu sanki şu koşullarda?
Yoksa ben mi abartıyorum? ,
Başörtüsüz bir kadın kamu çalışanı olarak iş alanında "eşitlik" ilkesinin layıkıyla uygulanacağına neden inanamıyorum?
Bu arada yıllardır ağızlarda sakız olan "türban" sorunu böylece çözüldü ise, kadın üzerinden siyaset de bitmiştir belki. Şimdi siyasiler, oy potansiyeli yaratacak yeni bir konu bulmalılar ki; bir on-onbeş yıl kadar kullanılabilirliği olsun :) Onların da işi zor be :)
Tam da demek istediklerimi demiş bugünkü yazısında "Güneri Cıvaoğlu". Onunla bitirmek istiyorum:
"Bakmak gerek...
“Başörtüsü” ile nereye varılmak isteniyor?
Demokraside kalmak hedefi eğer amaçsa çıtayı yükseltiyoruz demektir. Fakat... Olay siyaset argümanı çağrışımı yapıyorsa durum farklı olur."
Yazının tamamı için:
Sevgiler...