İzmir yağışlı bir haftaya teslim olmuştu. Gereğinden fazla uzun süren yaz mevsimi şehri terketme hazırlıklarındaydı. Burada yaza veda etmekte zorlananlarınızın affına sığınarak, düşen her bir derecenin beni nice mes'ud ettiğini paylaşarak sizlerden bir kuble hoşgörü istiyciim. Çokça fazla bir kitlenin mevsim döngüsünün "yaz"da takılı kalmasını arzuladığını bilmekle beraber bilenler bilir ki benim için yazın yaşam neredeyse çekilmezdir. Yani dostlar mevsim benim mevsimimdir, sizler adına üzgünüm :)
Ve biliriz ki yaz sezonu sinema için de ölü geçer. Vizyonda dikkate değer şeyler bulmak zorlaşır. Ama Ekim öyle midir ya? Bir bakarız İsveç Film Günleri, FilmFika, ilk kez İzmir'de gerçekleşir mesela.
İsveç'e olan sempatim sebebiyle bu film günleri optimum seviyede değerlendirilmelidir ve bu güzel yağmurlu havada daha iyi bir seçeneğim olmamalıdır.
Veee hemencecik, taze taze, bünyemde kalan etkileri devam ederken edinilen izlenimler sizlere ve en çok da aslında -ileride dönüp bakmak üzere- kendime aktarılır sevgili sinemasever blogcanlar :) Ahanda bakın başlıyorum :)
Ego
![]() |
Yön:Lisa James-Larsson |
Baş roldeki oğlumuz Sebastian Silverberg hayli yakışıklıdır, bu yetmezmiş gibi yeteneklidir de. Daha da kötüsü bunun bir de farkındadır. Dolayısıyla kendisine sunulan nimetleri elinin tersi ile itecek hali yoktur. Hayat onun için partiler, güzel kadınlar, tek gecelik ilişkiler ve ardından işbu kadınları sepetlemek demektir. Birgün başına hiç beklenmeyen bir kaza gelir ve görme yetisini yitirir. Bu süreç elbette ki tahmininden daha zordur ya da hayata olan bakışını sorgulaması, kendini tanıması için sunulan süresiz bir şanstır. Kim bilir?
Konusunu okuduğumda beni heyecanlandırsa ve filmi izlerken sürükleyici bulsam da bu kadar derin bir konunun daha iyi işlenilebilirliği noktasında durmak gerekiyor. Biraz zayıf bir kurgu denebilir sanırım. Oyunculukları iyi bulduğumu belirterek hafif bir tatlı niyetine izlenecek kıvamda olduğunu da eklerim efenim :)
Hundraaringen (The 100-Year-Old Man Who Climbed Out The Window and Dissapeared)
![]() |
Yön:
Felix Herngren
Allan Karlsson bir huzurevine kendini sıkışmış bulduğundan olsa gerek, tam da 100. doğum gününde huzurevinin penceresinden dışarı atlar ve beklenmedik yolculuğu başlar. Başına geleceklerden habersizdir diyeceğim ama ilerleyen dakikalarda anlarız ki Allan'ın 100 yılı oldukça heyecanlı geçmiştir. Belki de kendini bi anda içinde bulduğu bir dizi cinayet ve koca bir bavul dolusu para onun için neredeyse sıradandır.
Bu etkileyici senaryo İsveç'te çokça satmış bir romanın uyarlaması imiş. Karakterden yana son derece kalabalık olan filmimiz de hiç biri fazla gelmiyor. Ara ara kahkahalara boğulmamız oyunculukların doğallığından. Uzun olan süresine rağmen son ana kadar izleyiciyi ayakta ve merakta bırakan filmin gerçekten uzun süredir izlediğim en keyifli film olduğunu söylemeliyim. Daha fazla ilgisini çekenlere de şu linki verebilirim:
Sevgiler...