Serinin ikinci kitabını da yeni bitirdim; ancak birincinin hemen üzerine okumuş olmamın etkisinden mi bilmem kitap önce ilkini tekrarlıyor hissi uyandırdı. İlerleyen sayfalarda ise kendi içinde tekrarlara başladı...İlkinin akıcılığını bulamadım ancak konu itibariyle beni çektiğinden ilerledim diyebilirim. Hoşuma giden alıntılarla sonlandırmak istiyorum paylaşımımı:
"...İnsanlar ihtiras dolu şehvetli arzularına aşk ismini veriyorlar. Sevgiyi sahiplenmek olarak görüyorlar. Kendilerine köle ararken köleleştirildiklerinin farkına, kafesin içine vardıklarında varıyorlar. O halde sevili kim?..."
..............................................................................
"...Vaktiyle bir derviş, bir Ramazan akşamı iftara davetliydi. Derviş yatsıya yakın evine döndü ve karısından mümkünse kendisi için sofra hazırlamasın istedi. Karısı:- Sen davette değil miydin? Ne yemeği?- Sorma! Çok yersem arkamdan “halis derviş değilmiş” diye konuşmalarından korktum, pek bir şey yiyemedim.- Tamam, sen şu akşam namazını kıl da ben o arada sofrayı hazırlayayım.- Ama ben akşam namazını orada kılmıştım.- Sen arkamdan kötü konuşurlar diye pek yemek yiyemediğine göre, arkamdan iyi konuşsunlar diye namazı da uzatmışsındır. Hadi akşam namazını bir daha kılıver de o arada sofrayı hazır edeyim.
Rivayet edilir ki hanımının bu ikazından sonra dervişin aklı başına gelmiş ve riya derdinden kurtulup halis bir derviş olmuş..."
bugün bakmıştım kitapçıda bu seriye.
YanıtlaSilhala karar veremedim okuyum mi okumayımmı diye.
:)