20 Ocak 2015 Salı

Son Umut - The Water Diviner

Yeni aldığım bir kararla, yaşadıklarımı "kronolojik sırasına uymuyorum diye yazmamak"tan vazgeçiyorum :) Oh be yaşasın! Şunu demek istiyorum; biliyor musunuz daha yazın yaptığımız tatil notlarımı aktarmayı bitiremedim diye bi sonraki paylaşımlarıma geçmiyorum ben:( geçmiyordum desem daha doğru olacak, çünkü bugünden itibaren bu kuralımı bozuyorum arkadaş :) Ne yani sanki biri benden hesap mı soracak? Yarım kalsın noolur ki yani! Tatil bitti, anlatmaya başladım, yeni bir yıl geldi, neredeyse ikinci yaz tatili gelecek ben hala tatil notlarımı bitirmeye çalışıyorum. Olcak iş değil di mi? Ne istiyosan yaz, yarım kalan kalsın, kime ne? Bırak dağınık kalsın diyoooooooooor ve biraz film paylaşımı yapiim diyorum :)


Son Umut


Yılın ilk filmi, herkes gibi bizim de merakla beklediğimiz Son Umut'tu. Avustralyalı oyuncu Russell Crowe' un hem oyuncu hem yönetmen olduğu bu filmin bir Holywood filmi olmayışı açıkçası benim film seçimim için bir kriter; zira Holywood filmlerini kendime/bize çok da yakın bulmam. 

Filmle ilgili söylenenler söylenmiş belki ama ben de bi iki şey demek istiyorum. Film daha ilk yarıda  sinemadan çok da tatmin olmuş olarak çıkılmayacağını hissettirse de yine de beklentim tam olarak sönmemişti. Tamam film bir savaş/kahramanlık filmi değil, acılı bir babanın kendi hikayesi ama... Bilmiyorum, eksik olan ne tam olarak diyemeyeceğim ama bi şeylerin oturmadığı kesin. Savaşta çekilen acıları anlatışı bakımından, o acıyı hissetmek için aynı ırk/dil/dine mensup olmaya gerek olmadığını çok iyi anlatsa da masalsı denecek kadar abartılı bulduğum Russell Crowe'un hisleri ile buldukları noktasında senaryo inandırıcılıktan uzaklaşıyor bence. Oyunculuklara bakınca; Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan ve tabi ki Russell Crowe on numara. Kocasını savaşta kaybeden Ayşe'yi ise çok daha iyi oynayacak başarılı kadın oyuncularımız var kanımca. Belki de Türkçe dublajın bunca çiğ durmasından Olga Kurylenko'ya haksızlık ediyor da olabiliriz izleyiciler olarak. Bi de Ayşe'nin 9-10 yaşlarındaki oğlunun o dönemde şakır şakır İngilizce konuşabiliyor olması bi tek bana acayip gelmemiştir herhalde.

Böyleee işteee... Aslında bikaç film daha vardı yazacak ama sıkıldım :) Daha sonra inşallah...

Üşengeç blogçu :(








3 yorum:

  1. son yazıma bi baksana ama yaaa :)

    YanıtlaSil
  2. Merhaba sizi yeni keşfettim. Takipteyim. İlginiz çekerse ben de bloguma beklerim. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hoşgeldiniz :) tabi ki gelirim ben de :)

      hatta diğer bloğuma da buyrun:
      http://oriflamebidunya.blogspot.com.tr/

      sevgiler...

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...