22 Ağustos 2014 Cuma

Karadeniz Gezisi - Birinci Bölüm

En son paylaştığım postumdan da anlaşılacağı üzere, yazmam gereken koskoca bir "Karadeniz Turu" yazısı beni beklemekteydi. Uzun bir süredir hem de. Turumuz biteli ve evimize döneli yaklaşık bir ay olsa da yaşadıklarımın büyüsünden sıyrılmam hayli zaman aldı. 

Şurası bir gerçek ki; o eşsiz güzellikleri nasıl anlatacağımı inanınız ben de çok merak ediyorum. Şu anki düşünceme göre, zannediyorum tek bir postta paylaşmam çok zor olacak. Gün gün anlatmak sanki daha düzenli bir sunum olacak. Başlayalım bakalım öyleyse ;)

Otobüsümüz 19 Temmuz Cumartesi saat 20:00'de hareket ettiğinde ben hala heyecanlıydım. Nihayetinde ilk kez bir "kültür turu" na katlıyor olmaktan mütevellit kafalarda bir sürü tilki dolaşmaktaydı.

İzmir'den hareket eden ve henüz yarısı dolu olan otobüsümüz sabah 07:00 sularında Ankara'ya vardığında, tur boyunca bize eşlik edecek olan rehberimiz ile diğer misafirler de aramıza katılmış böylelikle ekip tamamlanmıştı.

Hayli uzun bir yolculuktan sonra nihayet -tur programına göre görülecek olan ilk noktada- aşkları ile efsaneleşen Ferhat ile Şirin'in yaşadığı topraklarda bir mola vermenin zamanı gelmişti. 

Antik şehir Amasya'da, efsaneye göre Ferhat'ın dağları delip su getirmeye çalıştığı bu mevkide aşıkların devasa heykellerini ve anıt mezarlarını görmek mümkün.





Eveeet sevgili blogcanlar, anlaşıldığı üzere artık Karadeniz Bölgesi'nde kefşedecek olduğumuz ilk yerde, "Şehzadeler Şehri Amasya" daydık. 

Şehrin merkezini gezmeden önceki ziyaret noktamız olan "Amasya Arkeoloji Müzesi"nden kısaca söz etmek isterim. Müzede şüphesiz ki pek çok kişinin ilgisini en fazla çeken kısım ikinci kattaki mumyalar. Dünyada iç organlarıyla birlikte mumyalanan tek örnekler olma ünvanına sahip bu İlhanlı soyluları işbu müzede sergilenmekte. İlhanlılar Dönemi'nde, Moğollar tarafından zehirlenerek ya da boğularak öldürüldükleri tahmin edilen Anadolu Nazırı Şehzade Cumudar, Amasya Emiri İşbuğa Noyan, Amasya'da hükmetmiş olan İzzettin Mehmet Pervane Bey, eşi ve 2 çocuğuna ait olduğu belirtiliyor. Mumyalar, Mısır'dakilerin aksine iç organları çıkartılmadan mumyalanan ilk Türk ve Müslüman mumyalar olma özelliğini taşıdığından yerli ve yabancı turistin çokça ilgisini çekmekte imiş. Pek çoklarımızın aksine ben bu bölüme girme cesaretini gösteremedim. Tahmin edersiniz ki çok hoş bir görünüm arz etmiyor. Eşimin çektiği fotoğraflara bakmakla yetindim bu nedenle. 

Müzede bundan başka lahitler, heykeller, sikkeler, seramikler, masklar, kandiller, Tunç Çağı, Hitit Çağı, Roma Çağı ve daha diğer medeniyetlere ait eserler sergilenmekte.



El yazma Kur'an-ı Kerim nüshaları

Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait ahşap işçiliğin nadide örnekleri

Osmanlı Dönemi'ne ait  bakır eserler

Müzenin ardından Amasya'daki ikinci noktamız olan "II. Beyazıt Külliyesi"neydik. Sultan II. Beyazıt, bu külliyeyi saltanatın kendisine nasip olmasının bir şükranı olarak inşa ettirmiş. Ne kadar anlamlı değil mi?



Cami, medrese, imaret ve tabhaneden oluşan külliye Amasya'daki tarih kokan eserlerden biri olarak şehirdeki yerini korumakta sevgili gezi-sever dostlarım.

Külliyenin ardından, sırada dönemin mimarisine de örnek oluşturan şimdilerde bir "Müze-Ev" olan "Hazeranlar Konağı"na doğru yol alırken gördüğümüz manzara bizim için oldukça eşsizdi. Şehrin içinden akan bir nehir, nehir boyunca dizili alçacık boylu evler, nehrin üzerinde köprüler... İşte fotoğraflar...






Ne dersiniz, bu kendine has şehirde büyülenmemek elde değil, değil mi?

Hazeranlar Konağı'na dönecek olursak, Osmanlı dönemi geleneksel konut mimarisinin seçkin bir örneği olan konak, 1865 yılında Amasya Mutasarrıfı Ziya Paşa'nın defterdarı Hasan Talat Efendi tarafından yaptırılmıştır. Burada uzun yıllar yaşayan "Hazeran Hanım"dan dolayı konağın ismi "Hazeranlar" olagelmiş.


                                           


Konakta teşhir edilen etnoğrafik eserler arasında sayabileceğim dönemin yaşantısını yansıtan giysiler, bindallılar, takılar, halılar illa ki görülmeye değer.




Bu harika konaktan sonra sıradaki şehrimize, Samsun'a doğru yol alırken gördüklerimi sindirmeye çalıştığımı söylemeliyim. 

Programımızda yer alan noktalar ekseninde Samsun'dan bir kaç kare paylaşarak aktarmaya çalışacağım. 

İşte Samsun'un İlkadım ilçesindeki, Ulu Önderimizin 19 Mayıs 1919'da Kurtuluş Savaşı'nı başlatmak üzere Samsun'a çıkışını sembolize eden ve Samsun'un da simgesi haline gelmiş "Onur Anıtı".



Anıtın heykeli Samsun Valisi Kâzım Paşa tarafından Samsun halkı adına Avusturyalı heykeltıraş Heinrich Krippel'e 1927 yılında sipariş edilmiş, 1928 yılında Viyana'da başlayan yapım süreci 1931 yılında sonlanmış ve heykel kaidesine 29 Ekim 1931 tarihinde dikilmiştir.

Burada fotoğraf çekimi için bize ayrılan sürenin ardından "Gazi Müzesi"ne doğru yol aldık.





Gazi Mustafa Kemal'in Samsun'a ilk gelişinde konakladığı "Mıntıka Palas" olarak bilinen bu bina sonrasında Samsun halkı tarafından kendisine armağan edilmiştir. Gazinin Milli Mücadele çalışmalarını sürdürdüğü bu bina 1940 tarihinde müze olarak haklın ziyaretine açılmıştır. 1985'te korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilen bina 1995 yılında Kültür Bakanlığı'na devredilmiş, yenileme çalışmaları sonrasında tekrar müze olarak halkın hizmetine açılmıştır.


Atatürk'ün en uzun süre kullandığı ve Kılıç Ali'ye armağan ettiği,
 Kılıç Ali'nin Oğlu Altemur Kılıç tarafından
müzeye bağışlanan baston.

Müze içerisi Atatürk'ün çalışma odası, yatak odası, toplantı odası ve derlenebilen eşyaları ile döşenmiş. Atatürk'le ilgili belgeler, fotoğraflar, "Onuncu Yıl Nutku"nun aslı, "Nutuk"un Osmanlıca aslının bir örneği de diğer önemli milli değerlerimiz arasında ziyaretçilere sunulmakta. 


Atatürk'ün Samsun'a ilk gelişinde oturduğu tarihi koltuk.

Müzede tarihin altın sayfalarında kaybolurken yine zilimiz çalıyor ve bir sonraki noktaya yönelme vaktinin geldiğini haber salıyordu. Burada, hazır yeri gelmişken belirtmek isterim ki, tur ile gezmek insanın ağzına bir parmak bal çalmak gibiymiş. Bunu daha ilk günden anlamış olduk. Görülecek yer çok fakat zaman her zaman olduğu üzere sınırlı. Bu yüzden herşey son derece hızlı olmak zorunda. Hızlı gezmek, hızlı bakmak, hızlı fotoğraf, hızlı tuvalet... Buradan ilk kez tura katılacaklara önerimdir, ilk günden bu tempoya alışmak gerekiyor benden söylemesi.

Sonraki noktamız olan "Bandırma Vapuru Gemi Müzesi"ni, (Ramazan ayı nedeni ile erken kapanmış) o an itibari ile kapalı olduğundan gezemesek de rehberimizden dönüşte uğrama sözünü alarak konaklayacağımız otele doğru yol alırken, yol üzerinde çay-kahve molası verdiğimiz Terme Dinlenme Tesisleri'ndeki "Amazon Heykeli" önünde fotoğraf çekmemek olmazdı tabii.






Efsanevi kadın savaşçılar olarak bilinen "Amazonlar"ın Thermedon Çayı yakınlarında yaşamış olduklarını öğrendiğimiz kaynaklar der ki; bu kadınlar çok iyi at biniyor, ok atıyorlar. İyi yay çekmek için sağ memelerini kesiyorlar ve memesiz anlamına gelen Amazon ismi de buradan geliyor efenim.

Ve çaylar kahveler içilir, fotoğraflar çekilir; artık iki günün birden yorgunluğu atılmak üzere (dikkat ettiyseniz bir gün önce başlayan yolculuk ikinci günün akşamına kadar otobüste devam etmiş oluyor) otele gitmenin vaktidir.

Samsun elbette ki birkaç saate sığdırılacak bir şehir değil. Yol boyunca rehberimizin anlattıklarından aklımda kalan bazı noktaları da paylaşarak bitirmek istiyorum. Meraklısına...
  • Samsun Karadeniz Bölgesi'nin eğitim, sağlık, sanayi, ticaret, ulaşım ve ekonomik açıdan en gelişmiş şehri. 
  • Tahmin edersiniz ki, nüfus yoğunluğu en yoğun olan şehri de Samsun.
  • "Karadeniz'in Başkenti" ve "Atatürk'ün Şehri" dendiğinde akla gelmesi gereken şehrimiz.
  • Karayolları ile bölgeyi İç ve Doğu Anadolu Bölgeleri'ne bağladığı gibi aynı zamanda bir liman kenti.
  • İstiklal Savaşımızın başladığı yer olma özelliği ile tarihi önemini yıllardır korumakta.
  • Anadolu Medeniyetleri'nden Hititlere ait izler barındırması ve Amazonlar'a ev sahipliği yapmış bir şehir olması elbette ki son derece ilgi çekici.

Yazmaya başlarken kafamdaki düşünce, gezi notlarımı sizlerle kısım kısım paylaşmak idi. Aynen de öyle olacak zannediyorum. Hem benim hem de sizlerin okurken keyif alması için ilk bölümü burada sonlandırıyor, bu defa arayı fazla açmadan devamını getirebilmeyi ümit ediyorum.

Cuma gününü bitirdiğimiz şu saatlerde de herkeslere bol gezmeli, keyifli, şapşahane bir haftasonu diliyorum.

Sevgilerimle...








9 yorum:

  1. Amasya benim de en çok görmek istediğim şehirlerden biri.. Önünden çok geçtim ama hiç fırsat olmadı. Dur onu da en yakın zamana alayım.

    Turlar ilk bir yere giderken iyi belki ama ben tembel gezmeyi seviyorum en çok. Sakin sakin, içime sindire sindire:-)

    YanıtlaSil
  2. kesinlikle sindire sindire daha bi keyifli oluyor gezmeler. ancak aynen dediğin gibi, ilk keşifler için tur fena bir fikir değil :)

    YanıtlaSil
  3. yaaaa ben de artvini merak ediyom işteee :)

    YanıtlaSil
  4. yavaş yavaş anlatacağım karadeniz turumuzun diğer noktalarını. ancak artvin'i detaylı gezmedik. Batum'a geçerken otobüsle gördüğümüz kadar :(
    ben de merak ediom bi daa mı gitmeli :)

    sevgiler...

    YanıtlaSil
  5. sevgili zeze,
    amasya'yı merak ben de, ama önceliğim safranbolu ve amasra;)
    vayy samsun amazonların şehriymiş demek! bilmiyordum.
    gezmek ne güzel şey ve görmeye değer ne kadar çok yer var her bir şehirde!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. amasya çok büyülü sahiden de, safranbolu ayrı büyülü...

      ben de bilmiyordum amazonlar ve samsun ilişkisini, ee işte "çok gezen mi çok okuyan mı" meselesi burada devreye giriveriyor :)

      amasra'yı ben de çok görmek istesem de tur programında yer almıyordu. batı karadeniz'den yalnızca safranbolu vardı zaten. o bölgeye özel ve geniş bi zaman ayırmak gerek illa ki :)

      Sil
  6. Ooo bastan sona gezilmis Karadeniz. Ben dogu Karadeniz' i gezmiştim. Tadi damagimda hala:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aynen, epey yer görme şansımız oldu ve sahiden de doyamıyor insan :)

      sevgiler...

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...